Hakikatin anlamı, sesi ve somut ifadesi olan şehitlerimiz bizlere hakikati en iyi anlatan yaşam pusulamızdır. Munzur Stêrk yoldaşımız, kendi gerçeğini, kişiliğini ve mücadele tarihini en hakiki ve özlü bir biçimde 5 Şubat 2002 günü çok iyi yoğunlaşarak kaleme aldığı bir raporunda şu şekilde kaleme almıştır:

‘’Dêrsîm’in Mazgêrd (Mazgirt) ilçesinin Akpazar nahiyesinin Şevki mezrası köyünde doğdum. Beş yaşına kadar köyde büyüdükten sonra babamın işi dolayısıyla Xarpêt (Elazığ)’a göçmüşüz. Dêrsîm’i fazla tanıdığımı söyleyemem. Sivildeyken Dêrsîm’i fazla gezmedim. Gerillada geri çekilme sürecinde Koçgirî’den gelirken Dêrsîm’in sınırlı bazı yerlerini gördüm, doğu alanında belli bir süre kaldım. Aşiret olarak Dêrsîm’in Hiran aşiretindeniz. Doğup büyüdüğüm aile Alevilik’ten kaynağını alan dürüstlük, doğruluk gibi manevi değerleri bize aşılamaya çalıştı. Bu yönlü bize sürekli nasihatler verdi. Aile ve akraba çevrem devrimcilere yakındı. Doğup büyüdüğüm köyde Türkiye sol hareketleri etkiliydi. İki amca oğlum farklı örgütlerde mücadele yürütürken faşistler tarafından vuruldular. Amcamın çocuklarının cenaze töreninde devrimcilerin oluşturduğu kalabalık beni etkilemişti. Amcamın oğlunun cenazesini kaldırdıktan sonra köyün bazı çocuklarını örgütleyip intikam alacağımıza dair ettiğimiz yeminleri hatırlıyorum. 80’lerde yaşadığımız süreç böyleydi. 1980 sonrası süreçte Apocuları ilk kez duydum.

İlkokul, ortaokul ve liseyi Xarpêt’de okudum. Her okulu başarıyla bitirdim ancak okulu sevdiğimi söyleyemem. Üniversiteye gidene kadar hep ailenin yanında kaldım. Her yaz köye geliyordum. Köye gitmek, orada yaşamak içinde bulunduğum toplumu anlama açısından önemliydi. Köyde Kürtçe konuşulması, ulusal değerlerin daha fazla korunması durumu vardı. Çelişkileri daha iyi görme açısından önemliydi. Köye gittiğimde durumu en yoksul olan akrabalarımın yanında ağırlıklı olarak kalıyordum. Onları kendime daha yakın hissediyordum ve daha rahat ediyordum. Köyde sürekli çalışır, onlara yardım ederdim. Bu yüzden sevilirdim. Ailede yaşanan Kürtlük ve Alevilik tartışmaları bende bir Kürtlük bilincinin uyanmasını sağladı ve giderek çelişkilerin yaşanmasına yol açtı. Dêrsîmli ve Alevi olmaktan dolayı toplumda değişik gözle bakılmasına yol açıyordu. Bu durum bende sürekli tepki uyandırıyordu. Hem bu durumdan dolayı yaşadığım çifte standart, hem genel toplumsal gerçeklik içinde yaşanan durumlara karşı birçok kez tavır alışlarım, tartışmalarım yaşanmıştır. Kişiliğimde öne çıkan bir yan; haksızlıklara karşı boyun eğmeyen ve tavır alan yanımdı. Sorun sadece bana yapılması değildi, başkası da olsa bu tip durumlar karşısında tavır alıyordum. Çocukluk dönemindeki oyun arkadaşlarım arasında cins ayrımı yoktu. Bazı kadın arkadaşlarla basketbol, futbol oynardık. Bêrîtan – Gülnaz Karataş, Zinarîn – Selma Doğan gibi arkadaşların da içinde olduğu oyun arkadaşlarımız vardı. Bêrîtan arkadaş daha o dönemde diğer arkadaşlardan farklılığıyla dikkat çekiyordu.

Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nü kazanıp üniversiteye gittim. Şekillenen kişiliğim metropol yaşam gerçeği karşısında oldukça zorlandı. İstanbul’un metropol yaşam gerçeği içinde, kapitalist yaşamın ortaya çıkardığı ilişkiler içinde, kendi başıma ayakta durmaya çalışma, üniversite ortamındaki siyasal gerçeklik, içine girdiğim düşünsel arayış benim için çelişkilerle dolu bir süreç oldu. Üniversitede yurtsever arkadaşların olduğu ortama girdim. Üniversite ortamında Dêrsîmli epey arkadaş vardı, hem Türkiye solu hem de yurtsever ortamın içindeydiler. İki yıl boyunca üniversitede yurtseverlik temelinde mücadele bilinci edinip siyaset yaparak mücadeleye hizmet etmek istedim. Bu temelde Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Bölümü’ne kayıt yaptırdım. Fakat daha ilk yılda üniversiteyi bırakma durumu yaşandı. Çünkü sistem sınırları içinde bir siyasetle Kurdistan’daki soykırım saldırılarının durdurulamayacağı açıktı. Bu dönemde tanıştığım Elbîstanlı Orhan Gök arkadaş (daha sonra 1996’da Güneybatı Eyaleti’nde şehit oldu) mücadeleye katılmamda etkili oldu. Yaşananlar karşısında seyirci kalmak, bir şeyler yapmamak bende zorlanmaya yol açıyordu. Orhan arkadaşın kişilik özellikleri, yaşam, ilişki tarzı, mücadeleye olan bağlılığı, bu yönlü emek ve çabası beni etkilemişti. Benimle de ilgileniyordu. Kapitalist sistemin bireyi tüketen, yozlaştıran ortamlarından biri olan üniversite ortamında ben önemli bir aydınlanmayı yaşayarak sistem içinde erimedim. Sosyalist düşünceyle tanışmak ve bunu PKK gerçeği içinde anlamaya, kavramaya çalışmak beni kendine çeken bir gerçeklik olarak gelişiyordu. PKK gerçeği beni her yönüyle yeniden yapılandırıyordu. Öğrendiğim gerçeklikler beni kendime getiren, ulusal, siyasal, sosyal olarak yenileyen gerçeklerdir. Tüm bunları öğrenip de ona rağmen düzende kalmayı artık kişiliğim ve ahlak ölçülerim kaldırmıyordu. Anlamadan, ikna olmadan bir katılım geliştirmemeye çalıştım. Bu dönemde özellikle Önderlik kitapları, Parti yayınları üzerinde giderek yoğunlaşma gelişti. Önderlik gerçeğini öğrenmeye çalıştıkça büyük bir merak ve heyecan duyuyordum. Kendimde bir yenilenme, gelişme açığa çıkarıyordu. Doğayı ve toplumu daha iyi algılama ve anlam vermeyi, giderek düşünce gücünün önemini kavramayı açığa çıkarıyordu. Bu yıllarda öğrenci gençlik içinde yer alarak o dönem gelişen örgütsel – eylemsel çalışmalara katıldım, okul bünyesinde YCK sorumluluğu yaptım.

Sistemle bütünleşmeme, devrimci değerlerle tanışma ve giderek gelişen netleşme düzeyi, mücadeleye layık olabilmenin en iyi yolunun gerillaya gitmekten geçtiği inancı gerillaya katılmamı sağladı. Semsûrlu arkadaşlardan Semsûr’da bir ilişkinin adresini alarak, tek başıma o ilişkiyi bularak 20 Mayıs 1995 tarihinde gerillaya katıldım. Gerillaya katılmak, dağa çıkmak, silah kuşanmak benim için artık büyük bir tutku olmuştu. Özgür dağlarımızın özgür bir savaşçısı olmaya çalışarak halk mücadele tarihinde üzerime düşeni yapma eğilimi vardı. Devrimci düşüncelerle tanıştıktan sonra kendimi eğitmeye ve Parti eğitimine her zaman önem verdim. Eğitim benim için büyük bir değer ifade etmektedir. Her zaman ciddi yaklaştığımı söyleyebilirim, başarının yolunun da buradan geçtiğine inanıyorum. Bakur’da kaldığım 6 yıl içinde 1996 – 1997 kışı dışında hiçbir kışı eğitimsiz geçirmedim. Eğitimler benim yürüyüşümde önemli bir yere sahiptir. Kendimi her zaman eğitimle yoğurabilecek bir hamur gibi tutarak, bu noktada dogmatik olmayıp, anlayıp kavradığım bir şeyi yaşam tarzı haline getirmeye çalışmışımdır. Eğitimsizlik ve beyin faaliyeti olmadan devrimci olunamayacağı, yapılan devrimciliğin ise düşmandan çok kendine zarar vereceği açıktır.

Bulunduğum alanların koşullarından dolayı gerilla tüm çalışmaları yapan durumdaydı. Bu da gerillayı kendini bir çalışma alanıyla sınırlandırmamayı her çalışmayı yapacak durumda tutmasını beraberinde getiriyordu. 1995 – 96 yıllarında Semsûr’da kaldım. 1997’de Koçgirî’de bulundum. Daha çok cephe çalışmaları ve ağırlıklı metropol bağlantılı çalışmalarla ilgilendim. Bu süreçte manga komutanlığı yaptım. 1998’de Koçgirî’de takım komutanlığı görevi aldım.

Önderliğin kadın özgürlük çizgisini mücadele içinde giderek anlamaya başladım. Bu temelde Önderliğin geliştirmiş olduğu kadın özgürlük çizgisi tamamen kabullendiğim bir gerçekliktir. Bu çizgi, sınırsız bir gelişmeyle özgür insanı açığa çıkarmayı amaçlarken ve bunun içinde duygu, düşünce ve estetiğiyle güzel kadını açığa çıkarma çabaları karşısında kendim de çok etkilendim. Hem erkeği hem de kadını daha iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Kadın özgürlük çizgisi erkek egemenliğine karşı gelişirken kendimdeki erkek egemenlikli yanları görme, bu çizgiye karşı bir tepki değil, bunu anlama, özümseme ve kendimi dönüştürmeye çalışma çabalarına dönmüştür. Bende uyanan heyecan ve merakla daha fazla araştırma, inceleme içine girmişimdir. Kadının gelişip güçlenmesi, erkekle eşit ve özgür bir yaşamı paylaşabilecek bir düzeyi yakalayarak erkeği de dönüştürme gücünü açığa çıkarabilmesi temennimdir. Bu yüzden kendimdeki erkek egemenlikli anlayışlara karşı mücadele ediyorum. Oldukça zor bir konu olan bu sorunun, kendimi çözme ve bunu süreklileştirmeyle sağlanacağına inanıyorum.

9 Ekim 1998’de başlayan komplo süreci benim beklemediğim bir süreçti. Önderliğin Suriye’den çıkıp Avrupa’ya gidebileceğini hiç düşünmemiştim. Avrupa ikiyüzlülüğünün ve çifte standartlı politikalarının tehlikeli olduğunu düşünüyordum. 15 Şubat Komplosu bende şok etkisi yarattı. Bu durum bende büyük bir acı uyandırdığı kadar, büyük bir öfke, kin yarattı. Oldukça üzüntülü olduğum bir süreçti. Komployla beraber PKK kadrolarına karamsarlık hakim kılınmaya çalışılsa da, Önderliğin yarattığı kadro gerçeği mücadeleyi devam ettirebilecekti. Bunun inancı bende güçlüydü. Kişi olarak bu süreçte her şeyi yapmaya hazır bir biçimde katılmayı esas aldım. Sonraki sürece de bu bilinçle katılmaya çalıştım.

1 Ekim 2001’de Erzirom Eyaleti’nden Medya Savunma Alanları’na geçtim. Burada Parti Merkez Okulu’nda eğitime katıldık. Parti’yi Parti’nin yaratıcılarından öğrenmeyi çok istiyordum. Eğitim sürecine hem bir dinleyici hem de gücüm oranında eğitimi zenginleştirme, kendimi eğitme ve bunu ortamla paylaşma temelinde katıldım.

Önderliğe doğru bağlılık ve yaklaşım; her şeyden önce Önderlik çizgisini ruhta, duyguda ve düşüncede örgütlemek ve pratikleştirmektir. Önderliğe bağlılık; Önderliğin pratik uygulayıcısı olarak kendini sınırsız bir gelişme içinde çözümü kendinde gerçekleştirip Önderlik düşüncesinin yaşamsallaşması için kendinden her türlü feragati yaparak doğru bir tarz ve güçlü bir tempoyla çalışmaktır. Yeni dönem militanı kendini Önderlik çizgisi doğrultusunda donatıp örgütleyerek Parti çalışmasının her türüne cevap olabilecek düzeye ulaştıran komple militanlıktır. Bu da zihniyet ve vicdan devrimini kişinin kendisinde gerçekleştirme düzeyiyle bağlantılıdır. Beni mücadele etmekten alıkoyan herhangi bir husus yok. Parti’nin her türlü çalışmasına hazır olduğumu belirtebilirim.’’

2002 yılındaki bu sözlerle yaşamını ve 7 yıllık mücadelesini değerlendiren Munzur yoldaş, aynı zamanda yüksek kararlılığını ortaya koydu. Yüzü daima hak ve hakikate dönük olan Munzur yoldaş, nasıl inandıysa öyle konuştu, nasıl konuştuysa öyle yaşadı. Özü, sözü, kişiliği ve pratiği tutarlı bir devrimci olarak yürüdü. Emekçi kişiliği, iktidar hırsından arınmış karakteri, dervişane tarzıyla en zorlu yıllarda Bakurê Kurdistan’ın en zorlu coğrafyasında yedi yıl boyunca gerillacılık yaparak komutanlaştı. Edindiği büyük yaşam tecrübesini, bilgi ve birikimini yoldaşlarıyla paylaşmak, halkımız ve Hareketimiz için ürüne dönüştürmek, ideolojik ve teorik mücadeleyi yükseltmek üzere 2002’deki eğitimden sonra Bilim ve Aydınlanma Komitesi’ne geçti. Özellikle Uluslararası Komplo sonrasında PKK içinde geliştirilmeye çalışılan ihanetçi tasfiyeci anlayışlara karşı Apocu çizgide mücadeleyi yükseltmeye çalıştı. İdeolojik ve örgütsel mücadelenin savaştan daha zor ve yakıcı olduğunu görerek tüm gücünü düşünsel çalışmalara verdi. Bir hakikati ortaya çıkarmanın, onu anlatmanın ve aynı zamanda korunması için nasıl bir çaba verilmesi gerektiğinin ne denli zor olduğunu biliyordu. Munzur yoldaşımız, bu anlamda dağların mütevazı bir bilgesi, Apocu devrimcisi, düşünce emekçisi, hakikat savaşçısı, özgürlük gerillası olarak hakikat yolunu yürüdü. Mücadele süreci boyunca hep bu bilinç ve tutarlılıkla yürüdü. Tüm görev ve sorumluluklarına sahip çıkarak yerine getirmeye çalıştı.

Munzur yoldaşımız, farklı mücadele sahalarında ve çalışma alanlarında rol oynadıktan sonra HPG’deki Apollo Akademiler Komutanlığı’na geçti. Apollo Akademiler Komutanlığı’nın bir üyesi olarak erdemli bilge kişiliğiyle yoldaşlarının eğitimine katkıda bulundu. Rêber Apo’dan edindiği bilinci ve hakikat yoldaşlığını hesapsızca paylaştı. Etkili üslubu, çekici tarzı ve içtenliğiyle savaşçılarını eğitti. Gördüğü her yoldaşta sade duruşuyla çok büyük bir etki bıraktı. Her birimiz üzerinde emeği olan Munzur yoldaş, özellikle de HPG’nin yeniden yapılanmayı geliştirdiği süreçteki çabasıyla öne çıktı.

Dêrsîmli Munzur yoldaşımız, hemşerisi olan büyük mücadele öncümüz Fuat – Ali Haydar Kaytan yoldaşla birlikte Apollo Akademilerinde ders verme sürecinde birlikteyken 3 Temmuz 2018 günü gerçekleşen düşman saldırısında şehadete ulaştı. Munzur Stêrk yoldaşın 23 yıllık kesintisiz mücadele yaşamı, büyük bir anlam deryasına dönüşen kişiliği, hakikat savaşçılığı, bilgeliği, Apocu fedai militanlığı ve komutanlık tarzı biz yoldaşları tarafından daima örnek alınacaktır.

17 Kasım 2025

HPG Basın İrtibat Merkezi

 

 

 

 

 

© 2025 hpgsehit.com KURDISTAN