Mirov çawa hevalê Mehmet Goyî bide nasîn? Gerîlayekî ku tam 24 sal çavê xwe ji yek striyekî neşikandî û jiyan kir wê kî/ê karibe bide nasîn? We şer bigota, an jî çalaki bigota, ji ser înada dijmin daketina meydanan bigota û dijî dijmin bi rastî serhildêriya wî bi hata gotin, navên ku ewil were aqilê mirov “Mehmet Goyî,” ewê kî/ê karibe vebêje.
Uzun yollar, dağların belirsiz coğrafyasında bir çizgi gibi çoğalan tozlu patikalar, adeta insan biyolojisinde tel tel yayılan kan damarlarını andırıyordu. Dağ silsilelerinde gün aydınlanıncaya kadar süren bilinmeyen yolculuklara her saniye her lahza mekân aralanırdı. Ne dağlar gerilla olmadan çıplaklığını kapatırdı. Ne gerilla dağlar olmadan yurtsuz kalışına cevap olabilirdi. Adeta gerilla doğanın asla ayrılmayacak bir parçası olmuştur. Dağlar gerilla olmadan düşünülemezdi artık.
Kürdistan Özgürlük mücadelesinde o kadar güzel insan gelip geçmiştir ki anlatılması kolay olmuyor. Hem narin, hem cana yakın, hem sıcakkanlı, hem coşkulu, hem ilgili, hem çalışkan, hem disiplin dolu, hem ciddi ve hem de savaşçı, kavgacı.
Argeş arkadaş 1980 yılında Batman’da doğuyor. Çocukluğu Batman’da geçiyor. Argeş arkadaş da, her Kürt çocuğu gibi erken yaşlarda çalışmaya başlamış. Kürtlerin çocukları böyledir çünkü. Oyun oynama yerine iş yapmayı öğrenirler erkenden. Ya tarlada, bağda, bahçede çalışırlar ya da metropollere göç ederek, orada bir iş bulup çalışırlar.
Te ez dilşad mezin kirim
Di nava kul û xemên xwe de
Ji xezeba xwînmêja veşartim
Di birînên laşê xwe de
Büyük bir umutla beklediğim ve hep özlemini çektiğim şey Kuzey Kürdistan dağlarına geçmekti. Amed, Dersim, Cudi dağlarında gerillacılık yapmak hep istemimdi. Bugün bu istemim Cudi bölgesine yani Botan’a geçmekle gerçekleşiyor. İnsanın isteminin gerçekleşmesi kadar güzel bir şey olmasa gerek. Umutlu olmak her zaman güzel ve anlamlı bir duygudur.
Baran hêdî hêdî dibare li ser dilê min,
Behna axê min mest dike û ber bi bedewiya te ve dibe
Ger ku tu baranî ez jî ew axa ku bi barîna te mest dibe
Ger tu dilopek baranî
Heval, peyva pîroz û watedar
Ey Nêrgiza ku di dilê tevahî hevalên xwe de bişkiviye
Bi bihîze û bibîne wê êdî zarokên vê welatê penaber nebin li ser xaka xwe. Wê êdî lorîkên dayîkan ne bin dil êşî û şewad…
Ma ne te dilê xwe da bû rojê…
Yürek neye bağlansa varlık onun mahiyetine bürünürmüş
Yüreğinin bağlandığını gözlerinden
Büründüğün mahiyeti arkadaşlığından okurduk.
Ufuklardan sevgiyle bakan güneş,
Ayın ve yıldızların ışıltısı,
Uzun bir yürüyüşten sonra sırtın vadiye bakan yüzünde duraksamıştık. Mevsim bahardı, dağ yamaçlarında, benek benek olan kar kalıntıları gündüz saatlerinin sıcaklığından dolayı dirhem dirhem eriyor, vadinin durağan sessizliğine davetsiz bir misafir gibi ekleniyordu. Oldukça yüksekte olmamıza rağmen vadinin yılan gibi süzülen uzantısında, suyun sesi insanı tedirgin ediyordu, zaman zaman bulutlara yol veren rüzgârın hoşnut seyri tedirginliğimizi alsa da, ancak o an yaşadığımız duygu yoğunluğunu telaffuz etmede yetersiz kalıyordu.









