Heval Helin Murat’ı 2014 yılın da ilk defa arşiv çekimi için gittiğim Şehit Beritan Akademisinde tanıdım. Ben ısrarla kim Şehit Beritan Akademisinde Kadın Özgürlük Tarihi dersini verecek diye soruyordum. Soruma yanıt olarak Heval Helin’i kalabalık bir arkadaş grubu içinde göstererek ‘Heval Helin verecek’ dediler. Ben ise içimden çok genç göründüğü için ‘Verebilir mi acaba ’diye düşündüm. Maalesef dersin sadece toplumsal cinsiyet bölümüne katıldım.
Yaz mevsiminin son demleri, sararmış otlar esen rüzgârın etkisiyle bir yerden başka bir yere sürükleniyor. Her nereye giderse gitsin, sonunda buluşacağı ve karışıp bütünselleşeceği yer toprak olacak. Doğanın büyüleyici ahengine en güzel örnektir belki de. Yok, olmayışın en güzel örneği! Bir başka zamanda, bir başka şekilde var olma ve oluşmanın en güzel hali.
Mayıs’a yazdığım kaçıncı acıdır bilmiyorum, ama 10 Mayıs’a yazdığım ikinci acı bu.
Birincisi Bahtiyar’ın şehadetiydi. Bu ikinci, belki de üçüncü…
Ne çok gözyaşıyla yıkıyorum yüzümü. Meğer ne çok hayal kurmuşum… Ne çok yanılırmışım meğer diyorum yine. Sevginin öldürücü, kahreden, eriten acısıyla yüzleşmek ne zormuş meğer.
Bazı gerçekler vardır ki inanmak, kabullenmek istemez yürek, tıpkı silah yoldaşlarının dönüşü olmayan zamansız gidişleri gibi. Bizleri yaşama bağlayan temel değerlerimizden biridir silah yoldaşlığı. Birlikte göğüsleriz en büyük zorlukları, birlikte aşarız en ifadesi zor acıları. Sevgilerin en yücesini, bağlılıkların en anlamlısını barındırır özünde. Her çatışma haberi geldiğinde yüreğin yoldaşlarınla çarpar, onlarla yaşarsın o çatışmalı anları. Merakla beklersin sonuçları. Sonra bir haber gelir, kurşun gibi iner yüreğine, tıpkı Alan arkadaşın şahadet haberi gibi.
Çoğu zaman gidenlerimizin ardından birkaç sözcük yazmak çok zor gelir. Çünkü hep onları eksik dile getireceğimizin korkusunu yaşarız. Kuşkusuz bu bir gerçektir; ama şehitlerimiz yaşam mücadeleleriyle ve kahramanlıklarıyla destanlaşan birer abidedirler. Bunun için de onları yetersiz de olsa yazmalı ve öyle yaşatmalıyız. Bunun için de şehit Şervan Ekin yoldaşın mücadeleye hangi koşullarda katıldığını ve nasıl bir duruşa sahip olduğunu ele almaya çalışacağım.
Şoreş yoldaş Geverli bir yoldaştı. Zap, Metina’da birlikte aynı taburda kalmıştık. Birlikte paylaşımlarımız çok olmuştu.
Zap’a geçmeden önce dediğim gibi daha önce de onunla birlikte Metina alanında kalmıştık. Şoreş yoldaş 2005 yılında Gever’den katılmıştı. Yeni Savaşçı eğitiminden sonra pratik alanlara geçmişti.
ERZURUM EYALETİNİN TEK GÖZLÜ ŞAHİN MUNZUR ROJHAT YOLDAŞIN ANISINA
Bazı kişilikler vardır ki inançları uğruna sevdalandıkları yaşamı yeniden yaratma mücadelesini azimle, kararlıkla verirler, emek sarfederler, değer üstüne değer katarlar. Her şeye rağmen tüm zorlukları göğüsleyerek moralle, sevgiyle kenetlerek yapmaktan zevk duyarlarcasına .
Güzel insan, yazmalıyım değil mi?
Tüm çirkinliklere rağmen yazmak lazım değil mi? Çirkinlikleri de yazmalıyız. Çirkin, alçak şubatı ve içinde barındırdığı köhnemiş zihniyeti. Ve beyaza bürünmüş kalleş yüzünü…
Yazmalıyız değil mi?
Şehitte dile geleni dillendirmek, şehidin bir yoldaşı olmanın bir gereğidir. Şehitte dile gelen seher yeli olup, diyar diyar dolaşmalı ve duymasını bilen insan gerçeği ile buluşmalıdır. Zap operasyonu şehitleri neyi nasıl yaşadılar? Hangi koşullarda ara ara soluklanıp hedefe doğru koştular, bu önemlidir. Neyi niçin başardılar? Başarmak dışında bir şansları var mıydı? Bütün bunları bilmek ve bildirmek şehitlerin yoldaşı olabilmenin temel görevleridir.
Kahramanlar nerededir? Bu dağlara gelişim bundandır işte, küçüklükten beri kahramanların peşinde koşarım, kitaplar okurum, her köşeye bakarım. İşte Medya Savunma Alanlarına’da ziyaretim bundandır. Daha öncede gerillanın yanına geldim gittim. Hakkını yemeyeyim bu dağların, bir çok kahramanla karşılaştım.









